Akbelen’de Kömür Sürdürülebilir Bir Çözüm Değil Ama Alternatifler Var


Her ne kadar doğanın ve ekosistemin yok olmaması sürdürülebilir kalkınmanın merkezindeki amaçlardan olsa da, bu yönde yapılacak yatırımlar enerji üretimi ve istihdam konularında da çözüm olmak zorunda.

Eskiden pahalı denilen veya istenildiği kadar istihdam yaratamayan çevre dostu çözümler, tüm dünya ekonomisinin bu yönde ilerlemesinden dolayı artık büyük bir potansiyele sahip.

Güneş enerjisi şu an da dünya tarihinin en ucuz enerjisi ve Avrupa Birliği, yereli ve özellikle coğrafi işaretli kaliteli üretimlere yönelik devasa teşvikler sağlıyor.

Şimdi gelin Akbelen’e bir de sürdürülebilir kalkınma çözümleri üzerinden bakalım.


İki Soru ile Başlayalım

Neden burada Nejla Abla sahip olduğu toprağı ve zeytin ağaçlarını kızına bırakamıyor?

Neden Limak Enerji rahat bir şekilde tüm bölgenin havasını suyunu kirletiyor, su kaynaklarına musluk takabiliyor ve iki köyü yok edebiliyor?

Cevap maalesef enerji üretiminin tarım ve yerel ekonomiden daha fazla değer görmesi.

Peki bu şirketin elindeki enerji üretimi, bölge ve Türkiye için çok büyük bir öneme mi sahip?


Yeni Kömüre İhtiyaç Kalmadı

Bölgedeki Yatağan ve Kemerköy termik santrallerin elektrik üretimi, hem pay olarak hem de neredeyse 40 yaşına geldikleri için potansiyellerinden oldukça düşük.

Bu düşüşü kendi açıklamalarında görmek mümkün. 2021’de yüzde 2,5’luk olan bu pay, şirketin sitesinde şu anda “yaklaşık yüzde 2” olarak güncellenmiş. Aynı payları Enerji Atlası sitesinde de görmek mümkün.

Yüzde ikiye yakın bir pay, Türkiye’nin hızla kapatabileceği bir üretim miktarı.


Bölgede Üretim Fazlası Var

Bölgede hızla artan verimlilik ve yenilenebilir enerji yatırımları ile bir elektrik üretim fazlası olduğunu da belirtelim. (TMMOB) Özellikle Muğla’da üretim/tüketim oranı %271 oranında. (Enerji Atlası)

Yani ne bölge ne de Türkiye bu santrallere büyük bir ihtiyaç duymuyor.


Maden Büyümeye Devam Ediyor

İşte bu yüzden Yatağan ve Kemerköy Termik santrallerinin yatırımında kar etmesi için maden alanını bir o kadar daha geliştirmesi gerekmekte.

Şirketin paylaştığı bilgi notuna göre 2,5 milyon m2 tarım alanı ve 3,7milyon m2 zeytinlik kömür için kamulaştırılacak. Bu devasa bir alan ve buradaki yerel ekonominin yok olması, tarım üretiminin bitmesi ve halkın zorla şehirlere yerleşmesi anlamına geliyor.

Çünkü bu artışa rağmen otomasyon ile beraber termik santrallerin istihdamı da giderek azalıyor. Yani bu ekonomik süreç sadece Limak ve IC İçtaş Enerji’ye yarıyor.


Güncel Paylaşımlar için Çevreci Geek’i Takip Etmeyi Unutmayın


Peki Çözüm Ne?

Çözüm 1: Yenilenebilir Enerji

Türkiye’nin uzun dönemde yerli kömüre yatırım yapmayacağı, zaten kömüre uluslararası kredilerin de verilmeyeceği resmi olarak açıklanmış durumda.

Oluşacak enerji açığını kapatmak için harika bir fikrimiz var.

Maden sahasını genişletmeden üstüne güneş panelleri kurmak.

Fotoğraf Çin’de bulunan eski bir kömür sahası üzerine kurulmuş güneş paneli çiftliğinden. Bu örnekler İngiltere, Kanada ve Almanya’da bulunuyor.


Europe Beyond Coal ve STK’lar için Solar3GW tarafından hazırlanan raporda sadece Akbelen sınırında bulunan kömür madenine kurulacak GES’in üretim potansiyeli 850 bin MWh/yıl olarak hesaplanmış.

Yeniköy Termik Santrali’nin nominal yılllık üretim kapasitesi ise sadece 230 bin MWh/yıl.

Yani buraya hızla kurulacak bir GES projesi termik santralin neredeyse 4 katı kadar elektrik üretebilir.

Bölgede enterkonnekte sistem olduğundan baz sorunu da olmayacaktır.


Çözüm 2: Yerel Ekonomi ile Adil Dönüşüm

Sürdürülebilir Kalkınma Değerleri ile ilerlemek için, iklim adaletini uygulamamız, kömür çalışanları için öncelikli eğitim, yeniden iş gücü eğitimleri sağlamamız lazım.

Çözüm olarak kömürlü termik santrale çalışma potansiyeli üzerinden sağlanan ve 1 milyar TL’ye ulaşan devlet hibesini, yerli ve milli girişimler ile yaratılacak zeytin ve ekoturizm sektörüne yönlendirmeyi teklif ediyoruz. Burada da öncelikli işgücü tayini iklim adaleti kavramı ile eski maden çalışanlarına sağlanacak.

Bölgedeki istihdam sorunu ise rahat bir şekilde çözülecek seviyede. Milas Kent Konseyi, CAN Europe ve 350 Türkiye’nin hazırladığı rapor bunu destekliyor.

Devlet hibesi olmadan çalışamayan termik santrallerin bu hibesini yeniden yönlendirerek bölgede bir zeytin sanayisi ve ekoturizm sektörü kurmak mümkün.

Yerel, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğe dayalı bu dönüşümün maliyeti, Milas’ta var olan iki kömürlü termik santrale bir yılda yapılan 1 milyar TL’nin üzerindeki kapasite mekanizma ödemesiyle çok rahat sağlanabiliyor.


Gerekli tanıtım ve tescil süreçleri uygulanırsa Avrupa Birliği coğrafi işaretli Milas zeytinyağının 100 ton üretimi sekiz katına çıkabilir. Tescilli zeytinyağının yarattığı değer 2021 fiyatlarıyla 4,5 milyon TL’den 60 milyon TL’ye artabilir.

Milas, Türkiye’de zeytin ve zeytinyağının başkenti. Milas 5 bin yıldır insanların yerleştiği, 4000 yıldır diğer bir deyişle Karya Uygarlığı’ndan bu yana zeytincilik yapılan ve zeytinyağı üretilen bir coğrafya.

Türkiye, Avrupa Konseyi Kültür Rotası olarak tanınan Zeytin Ağacı Rotası içinde yer alıyor. Zeytin etrafında şekillenecek yeni ekonomiyle Milas gastroturizme açılabilir.


Kısaca Akbelen sadece basit bir çevre tartışması değil. Burada bir ekonomik gelecek seçimi var:

  • Ya kömüre desteği devam ettirerek köylüleri yerinden edecek, uzun dönemde yerel ekonomiyi yok edecek, iklim değişikliğini güçlendirecek ve zeytin tarımını yok edeceğiz.
  • Ya da yenilenebilir enerjiye geçiş yapıp, doğayı iyileştirerek, zeytini güçlendirip, turizmi artıtrarak yerel ve ulusal ekonomimizi canlandıracağız.

İkinci seçeneğe destek vermek için hepimiz #AkbeleneDokunma demeliyiz.


Güncel Paylaşımlar için Çevreci Geek’i Takip Etmeyi Unutmayın


Reklam


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.