Koronavirüs ile beraber gelen sosyal mesafe döneminde, insanlara sarılmayı özleyenlere, İzlanda Ormancılık Merkezi ağaçlara sarılmayı öneriyor.
Orman korucusu Þór Þorfinnsson, kısa sürede aynı ağaç olmamak sureti ile, ağaçlara sarılan insanların rahatladığını savunuyor. Þór kendisinin de 5 dakika kadar bir ağaca sarılıp o şekilde güne başladığını belirtiyor.
Bu haber her ne kadar eğlencelik de olsa aslında biliminsanlarının çalışmaları da Þór’u destekler şekilde.
Ormanda vakit geçirmek; stres ve depresyonu azaltmanın yanısıra, bağışıklık sistemini güçlendirici, tansiyonu düşürücü de etkilere sahip.
Hatta İskoçya’da bazı doktorlar, kronik ve güçten düşürücü hastalıklara karşı, kuş gözlemciliği ve sahilde yürümek gibi reçeteler vermeye başlamıştı.
Yalnız Türkiye’de ve özellikle İstanbul’da nüfusun yoğun olduğu bölgelerde, bırakın parkı ağacı bulmak bile zor olabiliyor.
2018 yılında yapılan bir araştırma, Türkiye’yi 396 AVM ile Avrupa’da alışveriş pazarında birinci yapmıştı. Bu AVM’lerin 114’ü İstanbul’da bulunuyor.
Bununla beraber İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan 8 metrekare ile %2 civarında. Orman ve yeşil alanlar ise genellikle nüfusun olduğu yerlerde değil, bir kaç vasıta ile ulaşılması gereken yerlerde.
Varolan ormanlar da, otobanlar, havaalanları, köprüler ve kanallar gibi, sosyal yararı soru işareti olan projeler tarafından yok edilmekte.
Avrupa ise şehrin içerisinde bulunan eski yerleşim alanlarını, kullanılmayan AVMleri, otobanları aktif yeşil alanlara çeviriyor.
Bu alanlar kişi başına Stockholm’da 87,5 metrekare, New York’da 23,1 metrekare, Roma’da 45,3 metrekare, Paris’de 14,5 metrekare, Londra’da 27 metrekare, Amsterdam’da 45,5 metrekare, Berlin’de 27,1 metrekareye ulaşıyor.
Reklam
Türkiye’de birey olarak yapabileceğimiz şeyler ise, resmi kurumlardan daha çok kamusal yeşil alan talep etmekten, buna göre demokratik hakkımızı kullanmaktan ve elimizde var olan yeşil alanları korumaktan geçiyor.
Yoksa şehirlerde sarılacak değil, bir kuşun dinleneceği ağacı bile zor bulacağız.