Üstüne bina çöktü, inancını kaybetti, zırhını başkası aldı ama Daredevil kendini yeniden topladı. Ama bize de o sırada çok acı çektirdi be.
Marvel Netflix Evreni için Daredevil seriyi taşıyan, hikayeye yön veren kahraman olarak görevine devam ediyor. En fazla bilinen ve en uzun hikayeye sahip olan karakter de zaten bu yüzden kendisi.
İyi ki başa döndük
Daredevil 3. sezonda ise hikayenin başına ; Matt Murdock’ın kendisine, William ‘Kingpin’ Fisk’in manüplasyonlarına geri dönüyoruz.
Aslında iyi de yapıyoruz, zira ikinci sezon, bence şu an bu evrenin en iyi karakteri Punisher sayesinde ayakta kalırken, Defenders ile beraber Daredevil karakteri ve Marvel Netflix evreni biraz baymıştı.
Sevdiceğimle ne edeceğim, mistik ninjalarla dövüşeceğim, konuk sanatçıları öne çıkaracağım derdi olmayınca Daredevil’ın üçüncü sezonun izlemesi ayrı bir zevk oldu.
Temposu bir değişik dizi
Ama bu zevkin içerisinde sabır büyük yer tutuyor. Daredevil’ın bu sezonu daha önceki sezonlar gibi her bölümde yavaşça yükselen bir tempoya sahip değil. Hatta her bölümün kendi içinde değişik tempolara sahip.
Bu değişik tempolar Netflix’in “binge watching” yani arka arkaya tüm bölümleri izleme zevkini biraz bozuyor açıkçası, ama karakterler açısından daha derinlemesine bir hikaye anlatımı sağlıyor. Frank Miller gibi bir hikaye ustasının Born Again çizgi romanından esinlenmek de bunu gerektirirdi zaten.
Bu anlatış biçimi çizgi romanlarda olmayan Ray Nadeem ve ilk defa karşılaştığımız Ben Pointdexter gibi iki karakterin hikayelerini ve düşünce yapılarını çok iyi anlamamızı sağlıyor. Buna ek olarak eski karakterlerden Karen Page’in hikayesi de daha bir oturaklı bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Yine de bu benim gibi sabırsız ve hikayeyi genel anlamda bilen bazı izleyicilerde; Daredevil ve Matt Murdock’ın ergen tribinin bitmesi için “tamam Katolik olucam söz, geçsin artık şu bölüm” demesine sebep verebiliyor bazen.
“Kırık” karakterler
Bir duralım; yiğidi öldürelim hakkını da verelim ama. Murdock cidden ağır bir kriz geçiriyor; sevdiceği Elektra’ya ne oldu gene bilmiyor, arkadaşlarını artık tehlikeye atmak istemiyor, iyi ve kötü kavramları iyice birbirine giriyor, bu nedenlerden dini ile arasına duvarlar örülüyor, zaten üstüne koca bina çökmüş…
Yani, hem duygusal, hem fiziksel hem de felsefi olarak kırılmış bir kahraman görüyoruz önümüzde. Burada bir başka yeni karakter Rahibe Maggie devreye giriyor, Daredevil ile Maggie’nin konuşmaları Matt’in hikayede ilerlemesini sağlıyor.
Ray Nadeem ise finansal dertleri olan bir FBI ajanı. İşinde ilerleyip para kazanma isteği, karakterin Kingpin ile etkileşime girmesine yol açıyor. Çizgi romanlarda olmayan bu karakter gerçek hayat problemlerinden dolayı bizimle bir bağ kurmasına yol açıyor.
Kingpin geldi otele, tablosu yok seyretmeye
Tabii ki her şeyin merkezinde yine Kingpin yani William Fisk var. O gırgır makinesi sesli kötü karakterimiz Matt gibi dipten başlıyor, ama kısa sürede lüks bir otelin çatı katına yerleşiyor, bunun arkasında ise Fisk’in planları var. Bu arada bu sezon da Kingpin’i Vincent D’Onofrio’dan başka kim oynarmış acaba merak etmedim değil.
Ama bana göre bu sezonun en iyi karakteri Wilson Bethel’in çok iyi yansıttığı, arı sesine benzer leitmotivi yani müzik teması ile Ben Pointdexter ya da Dex. Daredevil severler zaten uzun zamandır bu karakteri bekliyordu. Bu sezonun da yaklaşık ilk 5 bölümü bize bu karakteri anlatıyor.
Karakteri canlandıran William Bethel de bir yandan kırılmış ve darbe yemiş yanına sempati duyup, diğer yandan çatal, makas, avize eline geçen ne varsa sürekli üstümüze üstümüze atan korkutucu ve gıcık Dex karakterini harika bir şekilde bize yansıtıyor.
“Daredevil izle” der miyim?
Daredevil 3. sezonu ile hem köklerine dönüyor, hem de gelecek bölümler için yeni karakterleri bize detaylı bir şekilde anlatıyor.
Her ne kadar yavaş başlayıp, temposu değişik devam etse de, sadece Marvel severlerin değil, karmaşık karakter hikayelerini sevenlerin de izleyebileceği bir dizi. Eğer size bunlar çekici geliyorsa hiç durmayın izleyin derim.