Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı ‘Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik’ kısa süre önce yürürlüğe girdi.
Yönetmeliğe göre, bundan böyle yerel çeşit tohumlukların çoğaltımı ve ticareti, Yerel Çeşit Kayıt Listesine kaydı ile mümkün olabilecek.
Yerel çeşitlerin kayıt altına alınması için ilgili meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kamu araştırma kuruluşları, yerel idareler ve üniversitelerin Bakanlık İl Müdürlüklerine başvuruda bulunmaları gerekiyor.
Burada ön kabul incelemesine tabi tutulacak olan başvurular, uygun görülmeleri halinde Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğüne, oradan da Yerel Çeşit Kayıt Komitesine gönderilecek. Yerel çeşidin kayıt altına alınması işi Komite tarafından yapılacak.
Yönetmelik yeni kısıtlamalara yol açabilir
Yönetmelikle ilgili açıklama yapan Buğday Derneği, yapılan değişikliliklerin ileride yerel çeşitler üzerinden başka kısıtlamalar yapılmasına yol açabilme olasılığını göz ardı etmiyor.
Buğday Derneği,söz konusu yönetmeliğin; yerel çeşitlerin sadece tohumluklarının üretilip pazarlanması ile ilgili düzenlemeleri içerdiğini ama yerel çeşitlerin tohumlarından üretilen ürünlerin satışı/pazarlanmasına dair herhangi bir kısıtlama/düzenlemeyi barındırmadığını belirtiyor.
Yönetmelik, 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun yasakladığı yerel çeşit tohumluk üretim ve satışını belirli kurallar, miktar ve menşe bölge sınırları dahilinde mümkün kılıyor, takas işlemlerine de bir kısıtlama getirmiyor.
Düzenlemeye göre, “Yerel Çeşit Kayıt Listesi”ne kayıt için başvurabilecek kişi ve kurumlar, yönetmeliğin 3/c maddesinde “İlgili olmak kaydıyla meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kamu araştırma kuruluşları, yerel idareler ve üniversiteler” şeklinde tanımlanmış durumda.
Ancak bu maddenin “ilgili olmak kaydıyla” ibaresinin anlamı net olmadığından, dernek, hangi sivil toplum kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının bu mevzuat çerçevesinde çalışma yürütebileceğinin belirsiz olduğuna dikkat çekiyor.
Bireysel hareket eden üreticiler için sorunlar ortaya çıkabilir
Listeye kayıt başvurusunun değerlendirme aşamasında -eğer değerlendirme komitesi tarafından gerekli görülürse- ilgili çeşidin 1 yıl süre ile teste tabi tutulabileceği ve sonuç raporunun yine değerlendirme komitesine iletileceği ifade ediliyor.
Bu aşamada yönetmeliğin ilgili maddesinde %10 tip dışı bitki toleransı ile test sürecinin izleneceği belirtiliyor. Sözü geçen %10 tip dışı bitki toleransının; başvuru numunesi Komite’ye iletilen yerel çeşidin bitkisel materyalinin %90 oranında homojen bir yapıda (aynı karakteristik özelliklerde) olması gerektiği anlamına geliyor.
Buğday Derneği, söz konusu standart tohumluk kalitesini homojenlik yapısı için uğraşan üreticilerin bile tutturamayacağının aşikar olduğunu belirtiyor.
Bu da söz konusu yönetmeliğin yerel tohumları koruma gayesinde, daha ilk adımda bireysel olarak hareket eden küçük üreticiyi dezavantajlı duruma getirdiği yolundaki kaygıları artırıyor. Dernek, bununla beraber üreticiyi örgütlü üretime teşvik etmesi olumlu yönde değerlendirilebileceğini belirtiyor.
Genetik kaynak olarak seçilmiş tohumlarla ilgili belirsizlikler
Yönetmelikte “Yerel Çeşit Kayıt Listesi”ne kaydedilmesi için, başvurusu yapılacak yerel çeşitlerle ilgili olarak getirilen bazı kısıtlamalara göre daha önceden sertifikalı tohum üretim amacıyla Bakanlığa bağlı kayıt listelerinde kaydı bulunan çeşitlerle ilgili başvuruların yapılamayacağı bilgisi yer alıyor.
Bu durumda; Buüday Derneği şu soruyu yöneltiyor: Yayım tarihinden önce, herhangi bir köyden genetik kaynak olarak seçilen ve sonrasında Bakanlık ilgili listelerine kaydettirilerek, ıslah süreci ile yeni bir çeşit haline gelmiş olan sertifikalı ticari tohum ile söz konusu köyde halen üretilmekte olan köy popülasyonu arasındaki genetik benzerlik/yakın akrabalık sebebiyle söz konusu köy popülasyonu “Yerel Çeşit Kayıt Listesi”ne bugünden sonra kaydedilemeyecek mi?
Dernek, bu konuda yapılacak testlerin detayı yönetmelikte belirtilmediğinden, %10 homojenlik dışında genetik bir bağlamın da değerlendirmeye tabi tutulup tutulmayacağı belirsiz olduğunu açıklıyor.
Küçük üreticiler dezavantajlı konuma düşürülüyor
Yönetmelik; bir çeşidi listeye kaydederken, tohumluklarının ticari anlamda üretilip yine tohumlukların pazarlanabileceği bölgelere de sınırlama getiriyor.
Yönetmelik; ilgili kayıt komisyonunu, menşe bölge dışında da tohumluk üretimine izin verme konusunda yetkili kılsa da bu yetkinin kullanılıp kullanılmayacağı ya da ne şekilde uygulanacağı belirsiz.
Yönetmeliğe göre, ticaretini yapmak üzere tohumluk üretimi yapacakların üretici belgesi almaları gerekiyor. Üreticilerin, üretim sezonunun sonunda teslim edecekleri tohum numunelerini partiler şeklinde analize göndermesi zorunlu kılınıyor.
Söz konusu partilerden tohumluk üretim standartlarını karşılayanlar için “Yerel Çeşit Tohumluk Belgesi” düzenleniyor. Ancak söz konusu üretici belgesi alma ve analizle ilgili masraflar üreticiden talep ediliyor.
Buğday Derneği, 5553 sayılı kanun öncesinde bürokrasiye boğulmadan ve hiçbir maliyeti üstlenmeden tohumluğunu satabilen küçük üretici, yönetmelikle belirtilen maliyetleri ne kadar karşılayabileceğini sorguluyor.
Derneğe göre, bu durumda küçük üretici, büyük üreticiler karşısında dezavantajlı konuma düşmüş oluyor; bu kapsamda bürokrasinin azaltılması ve harç vb. bedeller konusunda küçük üretici lehine bir düzenlemeye gidilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Satışla ilgili belirsizlikler devam ediyor
Derneğe göre, yönetmelikle birlikte, 5553 sayılı yasa ile engellenen yerel tohumların ticaretine yönelik hakkın yönetmelik dahilinde kontrollü bir şekilde geri verilmesi olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir.
Küçük üreticinin örgütlenerek veya kamu kurumları ve üniversite desteği ile resmi olarak tohumluk ticareti yapabilmesinin önü açılıyor olsa da; bireyin vergi mükellefiyetlik durumu, mali evrak vb. konular ile söz konusu tohumluk satışının üretici üzerinde mali sorumluluk yaratıp yaratmayacağı veya gelir vergisi mükellefi olmayan küçük üreticiye herhangi bir muafiyet verilip verilmeyeceği yönetmelikte belirtilmiyor.
Hali hazırda vergi mükellefiyeti olmayan küçük üreticinin, söz konusu tohumlukları, yönetmelikte belirtilen şartlara uyup üretmeyi başarsa bile ticaretini hangi hukuki zeminde yapabileceği de belirsizliğini koruyor.
Sivil toplumların başarısı: Yerel tohumlar mülkiyet tekelinde değil!
Yönetmeliğin; yerel tohumların, ticari sertifikalı tohumlarda olduğu gibi herhangi bir tüzel / özel kişiliğin tekeline girmesini engelleyen maddesi; tohumlar üzerinde hiçbir kişi ve kuruma mülkiyet hakkı verilmemesi anlamına geliyor.
Buğday Derneği, bu madde 2006’dan beri sivil toplumun verdiği mücadelede bir kazanım olarak görülebilir. Ayrıca aynı maddede belirtilen bir hususla; yerel çeşidi listeye kaydettiren kuruluş, yani başvuru sahibi; tohumun hamisi / savunucusu ve idamecisi konumunda gösteriliyor.
Bu durum tohumun devamı için gereken örgütlü yapıyı sürdürmesi konusunda başvuru sahibine bir nevi sosyal sorumluluk yüklemiş oluyor. Ancak, yönetmeliğin 10. maddesinde; “Yerel Çeşit Kayıt Listesi”nde yer alan bir tohumluğun bir yıl içinde üretilebilecek tohumluk miktarının Bakanlıkça belirleneceği bilgisi yer alıyor.
Buğday Derneği, yetkililerin, bu esnek madde ile; yerel çeşitlerin tohumluk üretimi, sertifikalı ticari tohumluk üretim pazarına tehdit oluşturduğu noktada müdahale edilebilecek kaygısını yaratıyor.
Asıl etkiler zamanla belli olacak
Kayıt altına alınsın veya alınmasın; yerel çeşitlerin tohumundan ürün üretip ürünü satmakla veya kendi ayırdığı tohumluğu ürün üretimi ve satışı amacıyla devam ettirme konularında herhangi bir idari veya coğrafi kısıtlama, yeni düzenlemede söz konusu değil.
Buüday Derneği’ne göre, 5553 sayılı kanunla birlikte başlayan ve yerel çeşitleri endüstriyel tohumlar karşısında adeta köşeye sıkıştırmaya çalışan politikalar, her ne kadar güncel yönetmelikle biraz daha esnetilmiş / düzenlenmiş gibi gözükse de, bu yönetmelik ileride yerel çeşitler üzerinden başka kısıtlamalar yapılmasına imkân veren düzenlemeler serisinin bir halkası olur mu, bunu zaman gösterecek.
Kaynak: Yeşil Gazete